196
            
            
              Molla Muhammet! Sen de alimsin niçin bu insanlar seni kast etmiyor-
            
            
              lar. Kasem ederim; Hazret’in himmeti durmadan sürü sürü insanları bize
            
            
              doğru yollamaktadır. Yarabbi bizi gösterişten koru. Biz noksan sıfatıyla
            
            
              muttasıf insanlarız, bütün iş ve gidişlerimizde yanlışlığa gidebiliriz. Lütuf
            
            
              ve ihsan senindir. Kemal ve zeval sendendir.
            
            
              Bağdat’a gittik. Saatte yüzlerce insan İmam-ı Azam ve Şeyh Abdulka-
            
            
              dir Geylani’nin türbelerini ziyaret ederlerdi. Amma Bağdat’ta yatan Abba-
            
            
              si halifelerinin mezarları tanınmıyordu. Adları bile bilinmiyordu.
            
            
              İstanbul’da Sultan Ebû Eyyüb-i Ensari, Aziz Mahmut Hüdai, Yahya
            
            
              Efendi, Sünbül Baba ve benzerlerinin türbelerini her an yüzlerce insan
            
            
              ziyaret ediyor. Fakat İstanbul’da yatan dünya büyüklerinin mezarlarına
            
            
              ender olarak uğranılıyor.
            
            
              Konya’da Mevlana Celalettin Rumi’nin türbesine, müslim, gayri müs-
            
            
              lim, Türkiye’den ve yabancı ülkelerden her gün ziyaretçi akını vardır. La-
            
            
              kin orada medfun Selçuki hükümdarlarının mezarları dahi ziyaretçiler ta-
            
            
              rafından bilinmemektedir.
            
            
              Çünkü ikinci kesim mülk, mekân ve meclis padişahları idi. Böyle bir
            
            
              padişahlık mezara kadardır. Birinci kesim ise melekût, zaman ve mescit
            
            
              padişahları idi. Onların padişahlığı ebedidir, ahirette de devam edecek.
            
            
              Çünkü bu kutsal kesim Allah’ın Baki isminin tecellisine mazhar olmuşlar.
            
            
              İkinci kesim güce dayanarak, kılıç sallayarak, sade maddeye veyahut
            
            
              maddeye karışık dine davet ederlerdi. Birinci kesim ise Yüce Allah’ın tak-
            
            
              dirine dayanarak, hizmet saçarak sade dine davet ederlerdi. İkinci kesim-
            
            
              den bir bölüm, birinci kesime zulmettiler, günümüzün medeni dünyasında
            
            
              bile onları astılar ve kurşuna dizdiler.
            
            
              Ama zulme uğrayanlar sevgi ve saygı ile gönüllerde yaşamaktadırlar,
            
            
              iyilikle anılırlar, gün geçtikçe değerleri ve insanlık pazarında kıymetleri
            
            
              oldukça yükselir. Zalimler ise egemen gücün, basının ve televizyonun et-
            
            
              kilerine rağmen pazarları kesada uğramış, gönüllerde buğuz edilirler ve
            
            
              şeytanın simsarları, batının sahte pehlivanları diye anılırlar. Çünkü Pey-
            
            
              gamber (s.a.v.) şöyle diyor: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
            
            
              ا َّ
            
            
              م ِ
            
            
              م َّ
            
            
              ي َ
            
            
              ل ِ
            
            
              إ َّ
            
            
              ب َ
            
            
              ح َ
            
            
              أ ٍ
            
            
              ء ْ
            
            
              ي َ
            
            
              ش ِ
            
            
              ب ي ِ
            
            
              د ْ
            
            
              ب َ
            
            
              ع َ
            
            
              ب َّ
            
            
              ر َ
            
            
              ق َ
            
            
              ت ا َ
            
            
              م َ
            
            
              و ، ِ
            
            
              ب ْ
            
            
              ر َ
            
            
              ح ْ
            
            
              لا ِ
            
            
              ب ُ
            
            
              هُ
            
            
              ت ْ
            
            
              ن َ
            
            
              ذآ ْ
            
            
              د َ
            
            
              ق َ
            
            
              ف ا ًّ
            
            
              ي ِ
            
            
              ل َ
            
            
              و ي ِ
            
            
              ل ى َ
            
            
              دا َ
            
            
              ع ْ
            
            
              ن َ
            
            
              م«
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA