134
            
            
              bile gelmiyor. Fakat en büyük akıl ve en keskin doğru düşünce sahipleri
            
            
              olan enbiya, evliya kesimi kaderin var olduğunu onayladıktan sonra, küçük,
            
            
              büyük, maddi ve manevi her şeyi içerleyen en sıhhatli olan semavi kitaplar
            
            
              kaderden haber verdikten sonra kadere inanmak akla çok kolay gelir.
            
            
              247. Bugün bile gayb âleminde aklın idrakinden uzak çok şeyler ka-
            
            
              ranlık alanındadır. Bununla birlikte onları itiraf etmek ve var olduklarını
            
            
              onaylamak akla zorunludur.
            
            
              Mesela: akıl kendisinin, ruhun, nefsin ve onlara benzer gayb âleminde
            
            
              olan şeylerin mahiyet ve hakikatlerini tam olarak idrak edemez. Ama gö-
            
            
              rülen eserlerinden dolayı akıl, varlıklarını itiraf etmekten kurtulamaz. Me-
            
            
              sela; ruha hayattan dolayı, akla anlamak ve düşünceden dolayı, nefse iştiha
            
            
              ve istekten dolayı inanmak akla zorunludur.
            
            
              Kiğı’nın Hösnek (Güngörmez) köyünden meşhur İhsan Bey diyordu:
            
            
              Atımın saçı ve teri olmasaydı cinlere ve karabasana inanmak bana çok zor
            
            
              gelirdi. Denildi: Nasıl? Dedi: Atı akşamleyin saçı tel tel taranmış, terte-
            
            
              miz ağıla götürüyoruz. Sabahleyin görüyoruz ki at ter içinde, saçı öyle
            
            
              karışık örgülenmiş ki kesilmezse çözülemez. Bu olaya tevatür kuvvetine
            
            
              kavuşmuş İhsan Bey’in aile efradı ve gören komşularının aklı şahit yeter.
            
            
              Âlemde benzeri olaylar çoktur.
            
            
              Anlaşılıyor ki gayb âleminde birçok şeyler vardır, akıl idrakinin dışında
            
            
              olmakla beraber eserlerinden ötürü kendilerine inanıp, itiraf etmek kaçınıl-
            
            
              maz bir gerçektir.
            
            
              248. İki adamı kazançlı bir merkezde görüyoruz. Birisi bilgin ve zeki-
            
            
              dir. Diğeri cahil ve ahmaktır. Kazanç şartları ikisine de eşit bir seviyede
            
            
              elverişlidir. İkisi de bir anda kazanç meydanında çabalarını ve gayretlerini
            
            
              koştururlar.
            
            
              Çok zaman geçmeden görüyoruz ki bilgin sıkıntı, darlık, cefa ve yokluk
            
            
              içinde kıvranır. Cahil ise bolluk, bereket, sefa ve refah içinde yaşar.
            
            
              Bu gibi olayların zuhuratı ancak akıl idrakinden uzak ve gizli, eserleriy-
            
            
              le yakın ve açık olan kaderin hükmüyledir. Yoksa akıl mehikine vurursak;
            
            
              böyle hallerde hayat ve huzur âlimin, sıkıntı ve darlık da cahilin hakkıdır,
            
            
              diye hüküm eder. Hal bu iken aklın idrakinden dışarı her şeyin inkârı akıl
            
            
              dışıdır.
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA