Page 183 - Vusta

Basic HTML Version

182
HÜSNÜ GEÇER
cekteki hatalarını affetmiştir. İçinde bulunduğumuz hâli görmüyor mu-
sun?’ Hemen çıkarım ve arşın altına gelirim. Hemen secdeye vararak yere
eğilirim. Sonra Allah, şanına şayeste övgüleri kalbime atar. O güzel övgü-
leri benden önce hiçbirisinin kalbine atmamıştır.
Sonra denilir ki: ‘Ey Muhammed! Başını kaldır. İste, sana isteğin ve-
rilir. Şefaat et, kabul edilir.’
Hemen başımı kaldırırım ve derim: ‘Ümmetim ya Rab, ümmetim ya
Rab, ümmetim ya Rab!’ Hemen denilir: ‘Ey Muhammed! Ümmetinden
üzerlerine hesap olmayanları, cennet kapılarının sağ kapısından cennete
girdir. Onlar cennetin diğer kapılarında da insanların ortaklarıdır.’
Nefsim, kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim, cennet kapılarının
çift kanadının arası, Mekke ile Hicr yahut Mekke ile Basra arası ka-
dardır.”
Tirmizi’nin rivayetinde şöyle geçmektedir: “Bana denilir: ‘Başını
kaldır, işte sana verilecek, şefaat et, kabul olunacak, söyle sözün dinleni-
lecek. İşte bu, Makam-ı Mahmut’tur.’ O makam hakkında Yüce Allah
‘Umulur ki, Allah seni övülür makama göndersin’ buyurmuştur.”
Bu hadis-i şerif, çok az ibare farkıyla, çok sahih hadis kitaplarında
yazılmıştır. İnkârına ve zaafına gitmek, akıl kârı değildir. Zira doğruyu
yalanlayan, yalancıların ta kendisidir.
Peygamber (s.a.v.): “Üzerime yalan söyleyen –söylemediğimi söyle-
miş diyen veyahut söylediğimi de söylememiş diyen kimse– ateşten ken-
disine koltuk hazırlasın” buyurmuştur.
Diğer peygamberler, melekler, sahabe, şüheda, ulema, evliya ve salih
kullar da ehl-i kebair için şefaat ederler. Ebu Umame diyor: Peygamber-
den duydum, şöyle derdi: “Yemin ederim ki, bir adamın şefaatiyle iki ka-
bile (Rebia ve Mudar) sayısı kadar cennete girecekler.” Hemen bir adam
dedi: “Ey Allah’ın elçisi, Rebia ve Mudar kadar mı?” dedin. (Peygambe-
rimiz (s.a.v.) der): “Ancak, söylediğimi söylerim. Yani söylediğimde
şüphe yoktur.” Ahmet b. Hanbel, güzel bir isnatla bu hadisi zikretmiştir.
Bezzar, “Ravileri, sahih hadislerin ravileridir” demiştir.