Page 181 - Vusta

Basic HTML Version

180
HÜSNÜ GEÇER
Yüce Allah mealen şöyle buyurmaktadır: “Güneşin batıya yönelme-
sinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de namaz kıl,
zira sabah namazına melekler şahit olur. Geceleyin uyanıp, yalnız sana
mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek maka-
ma yükseltir.”
105
İbnü’l-Cevzî, Zadu’l-Mesir adlı eserinde bu ayeti tefsir ederken şöyle
der: İbn-i Mesud, Huzeyfe b. Yeman, İbn-i Ömer, Selman-ı Farisi, Cabir
b. Abdullah, Hasan demişler ki: “Makam-ı Mahmud (övülen makam)
kıyamet gününde bütün insanlara şefaat etme makamıdır. Bundan dolayı
da Peygamberimiz (s.a.v.) herkes tarafından o gün övülür ama şefaati
kimler için kabul edildiğinin bilgisi Allah’a mahsustur.”
Öyleyse şefaat, tevatür yoluyla sabittir. Basireti kapalı kimseden baş-
kası şefaatin inkârına gitmez. Çünkü mütevatirin inkârı, tehlikeli ve di-
kenli bir çöldür. Onda yolculuk yapan kimse, kurtuluş konaklarına kavu-
şamaz.
Ebu Said el-Hudri, şöyle rivayet eder; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
demiştir ki: “Ben kıyamet gününde Âdemoğullarının efendisiyim. Hiçbir
fahr olmaksızın livaü’l-hamd ancak elimdedir, hiçbir bir fahr olmaksızın.
O günde Âdem ve ondan başka her peygamber ancak bayrağımın
altındadır. Ben, yerin kendilerinden yarılacaklarının ilkiyim. Hiçbir bir
fahr olmaksızın, insanlar üç korkuyla korkarlar. Âdem’e gelirler. Hemen
derler: ‘Ya Âdem, sen insanların babasısın. Allah seni eliyle yaratmıştır, –
ana ve baba aracılığı olmaksızın– ruhundan sana üflemiştir. Meleklere
emretmiş hemen sana secde etmişlerdir. Ve seni cennetinde yaşatmıştır.
Bizim için Allah’a şefaat etmiyor musun, yalvarmıyor musun? İçinde bu-
lunduğumuz durumu, –mahşer bekleyişinden, korkusundan sıkıntısından
ve sıcağından– neye uğradığımızı görmüyor musun?’
Hemen der: ‘Gerçekten Rabb’im öyle bir kızmış ki, daha önce böyle
kızmamış ve daha sonra da kızmayacak. Gerçekten o, beni ağaçtan nehiy
etti. Yani cennetin bütün nimetlerini bana serbest kıldı. Sadece buğday
ağacının hububatının yemesini bana yasakladı. Ben hemen isyan ettim.
105 İsra, 78-79.