Page 140 - Vusta

Basic HTML Version

KÜLLİYAT-I VUSTA
139
ise bu değerli dine sahip çıkmayıp cehalete mebni gelenek ve görenekle-
rinize, örf ve âdetlerinize uyduğunuzdan bu süfli hayatta kıvranıp dur-
maktasınız. Dininize dönün! Değerlerinize sahip çıkın! Böylelikle izzet ve
şeref sizin olacaktır.”
Şeyh Alâeddin, maharetli bir operatör doktor gibi yara açıp ameliyat
ettiği gibi, yarayı dikip şifaya kavuşturmak için gerekli tavsiye ve tedavi-
ye başladı.
Kocaman toplum, coşkuyla tövbe etti ve tarikata girmekle yüce İslam
dinine bağlandı. Bugün o cehalet içinde yaşayan babaların evladından
yüzlerce âlim, Haznevî medresesinden çıkıp gerek Suriye’ye, gerekse di-
ğer ülkelere giderek insanları hocaları gibi, irşat etmektedirler ve her git-
tikleri toplumda şayan-ı takdir olmuşlardır.
Şeyh’in irşadı, işari tavsiye ve arz etme mahiyetindeydi. Ders ve vaaz
verdiğinde tatlı edalı, anlaşılır konuşmalı, net ve kesin tabirliydi. Yoğun,
fakat ufak yağmur gibiydi, gönülleri ihya ederdi. İmanla, üstün ahlakla ve
manevi duygularla bezerdi, ama aşındırmadan ve zedelemeden...
Bir yemek sofrasında çok şık giyinmiş, güzelce saçlarını taramış,
yüzlerini tıraş etmiş, “Biz buyuz!” der gibi gösterişli iki müfettiş bulunu-
yordu.
Dediler ki: “Her şeyde olduğu gibi giyim kuşamda, şekil ve şemailde
de ölçü gereklidir. Ölçü haddinden geri kalmak veya ileri gitmek zarardır.
Peygamber Efendimiz: “Allah o kimseye rahmet eylesin ki; haddini bil-
miş ve yanında durmuştur” buyurmaktadır. Zira haddini bilmemek
zayıflık ve noksanlık olduğu gibi, haddi aşmak da çılgınlık ve vahşiliktir.
Büyük Şeyh (k.s.)’in (Şeyh Ahmed el-Haznevî’nin), Tırbesıpi (Suri-
ye’nin doğusunda bir kasabadadır)’ye gittiler.
Yörenin ileri gelenleri, Şeyh’in geldiğini duyunca Haco adlı meşhur
ağanın evine geldiler. Büyük Şeyh, Hoca’nın divanına gidince baktı ki;
nice ağalar divanda mevcuttur. Fakat egoizm ve enaniyet, konuşma-
larından, oturmalarından, tavır ve hareketlerinden apaçık belli oluyordu.
Dediler ki: “Mevlana Celaleddin Rumi, şöyle bir hikâye naklediyor: Ha-
tunun birisinin bir cariyesi bir de merkebi varmış. Cariye merkebi kendi-