Page 129 - Vusta

Basic HTML Version

128
HÜSNÜ GEÇER
Terbiye, kimya gibidir; arındırır, ayırır, sade ve yararlı bir hâle geti-
rir. Peygamber (s.a.v.): “Ben ancak üstün ahlakı tamamlamak için gönde-
rildim” buyurmuştur.
66
Terbiyeyle fil binek, aslan avcı, toprak altın, su
enerji, insan evliya ve evliya da ermiş olur.
Sahabeler, genellikle cahiliye devrinin cehaletiyle yoğrulmuşlardı.
Katı gönüllü, zulmü sever, maddeyi seçer ve sert sözlüydüler. Fakat Re-
sulullah’ın sohbetine girdikten sonra Sıddık, Faruk, Seyfullah (Allah’ın
kılıcı)... gibi övülen sıfatlara sahip oldular. Adları bugüne dek iyilikle
anıldı, kıyamete kadar aynı şekilde anılacaktır.
Osmanlı padişahı Yavuz, haklı olarak şöyle haykırmaktadır:
“Bu cihanın saltanatı hep kuru kavga imiş,
Bir veliye bende olmak hepsinden ala imiş.”
Şeyh, her insana yakışır önemi verirdi. Herkese derecesine göre ilgi
gösterirdi. Fakat ilim ve irfan sahiplerine bambaşka bir iltifatta bulunur-
du.
Bir cemaatin de bazıları dediler: “Hacca gidiyoruz, Şeyh’in tavsiye-
sini istiyoruz. Çünkü Hacc ibadeti uzundur, ilk olarak yapıyoruz; Şeyh:
“Hac ibadetinizde âlimlerden ayrılmayın, yoksa haccı eda edemezsiniz.
Sadece Hicaz’a gidip gelmekle insan hacı olamaz. Âlimi yolunuzda, ede-
binizde, ibadetinizde ve tüm davranışlarınızda kılavuz kabul edeceksiniz.”
Yüce Allah mealen şöyle buyuruyor: “Bilmezseniz, zikir ehlinden (âlim-
lerden) sorunuz.”
Şeyh meclisinde, yemek sofrasında, barış sahasında, irşat seferlerinde
hep âlimleri yanına alırdı. Onlara hitap eder ve danışırdı. Şer’i meseleleri
onlara havale ederdi. Bu davranışının hikmeti: âlimi avam gözünde bü-
yütmek, âlimi dönüş noktası ve yol gösterir lider kabul ettirmekti. Çünkü
bir ferde, bir topluma âlim rehber olunca kendilerine hayat, huzur ve her
iki cihanın saadeti umulur. Zira âlim, ilhamını kitaptan, sünnetlerden ve
66 Ahmed b. Hanbel, Beyhakî, İhya 3, 64.