Page 123 - Vusta

Basic HTML Version

122
HÜSNÜ GEÇER
Beşeri sistemler ne kadar düşünceye ve dikkate dayanırsa dayansın,
din olmaktan uzaktır. Çünkü beşeri sistemler tüm insanlığa değil, belli bir
milletin faydasınadır. Her zamana ve her yere değil; belli zaman ve belli
bölge içindir. Dünya ve ahiret hayatı için değil, yalnızca dünyaya yönelik-
tir. Maddi ve manevi değerleri korumak için değil, ancak maddi hayatın
belirli değerleri için tasnif edilmiştir.
Sadece beşeri sistemle yaşayanlar, dinsiz yaşarlar; ebedi mutluluktan,
manevi meltemden nasiplerini alamazlar. İnsani değil, belki şehvete,
çıkara dayalı ve belki her kemalden uzak hayvani bir yaşam tarzıyla ha-
yatlarını devam ettirirler.
Karıncalar, arılar gibi toplumsal hayatla yaşayan hayvanlarda bile,
düzene ve sisteme dayalı bir hayat mevcuttur. Fakat onlar, hayvandırlar.
Çünkü insani kemalden yoksun, yapay veyahut doğal kanunla yaşarlar.
Semavi ve vahye dayalı kanunla yaşayan sadece insan olmalıdır, çünkü
şereflidir.
Şeyh, kendisine şer’i bir meseleden sorulduğunda, Fıkıh’ta umman
gibi olmakla beraber yine de cevap vermezdi. Ancak âlimlere müracaat
ederdi. Kendilerine “Kitaplara bakın, mesele nasıldır?” derdi. Âlimler
aynı meseleyi kitapların ibaresinde bulduklarında kendilerine gösterirler-
di. Onlardan kitabı alıp inceledikten sonra âlimlerle birlikte fetvaya hü-
küm verirdi. Bu durumda sevinir, âlimlere dua ederdi.
Âlimler, aynı meseleyi bulamasaydılar, kitaplara tekrar müracaat et-
me emrini verirdi. Ve şöyle derdi: “İslam fıkhında her meseleye ait âlim-
lerin görüşü ve içtihadı vardır, ancak araştırmanız tam olmadığından me-
seleyi bulamamışsınız.”
İşte böylelikle âlimleri ilme, fazla araştırmaya, selef-i salihin ule-
masına bağlı kalmaya teşvik ederdi.
1990 yılında İstanbul’a geldiler. “İnşallah Avrupa’ya gideceğim,
hangi kitapları götüreyim?” diye sordu. İrşat seferlerinde çokça kitap alıp
beraberinde gezdirmek âdetiydi. Kendilerine “Kurban! Avrupa’daki Müs-
lümanların çoğunluğunu Hanefi mezhebine bağlı kardeşler teşkil eder.
Damad’ın iki cildini beraber götürseydiniz” dedim. Hemen “Hayır, hayır!