Page 119 - Vusta

Basic HTML Version

118
HÜSNÜ GEÇER
yok?” “Bilmiyorum” der. “Geldiğin yolda, geçtiğin yerleşimlerde neler
gördün?” “Bilmiyorum” der.
Hace: “Birisi evliyayı ziyaret ettiğinde, Molla Cami gibi kendini
amaçtan başka her şeyden boşaltmalıdır. Ve kalbini o huzura vermelidir”
der. Zira “Evliyanın huzurunda gönül, âlimin huzurunda dil korun-
malıdır” denilmiştir.
Şeyh, ziyaretini öyle edebe uygun ve sükûnet içinde yapardı ki; akla
gelmezdi. Nasıl ki, her an velinin kemalatından kendilerine nida gelir.
“Hazırlıklı ol, fırsatı ganimet bil ki, nispetten gelen nasibini yitirmeye-
sin.”
Hazret-i Musa’ya, “İki ayakkabını çıkar, şüphesiz sen kutsal vadide,
Tuva’dasın”
51
şeklindeki Yüce Allah’ın emrine imkân nispetinde imtisal
ederdi.
Her zaman olduğu gibi evliyayı ziyaret ederken ziyadesiyle edebini
ve huzurunu korurdu.
İçinde veli bulunan mezarlığa ayakkabı ile girmezdi. Mesela; yazın
dahi Cennetü’l-Baki, Cennetü’l-Mualla’yı, kış da olsaydı Nurşin me-
zarlığını yalın ayakla veyahut sadece çorapla ziyaret ederdi ve “Tarikat
edeptir” derdi.
4. KİTAP VE SÜNNETE BAĞLILIĞI
Şeyh, bütün iş, gidiş ve davranışlarında Şeriat-i Garra’yı ölçü alırdı.
Ahlakında, çok kızgınlığında ve sevincinde bile kitap ve sünnetten
ayrılmazdı. İslam ulemasının görüşlerinde, ehl-i sünnet ve’l-cemaat an-
layışına ters düşen her şeyi reddederdi. Dininden zerre kadar taviz ver-
mezdi. Can, mal ve evlat pahasına olsaydı bile...
1950’lerde yüksek fetva şer’i üyeliğine seçildi. Heyetin verdiği fetva-
lar genellikle nakle değil, akla; rivayete değil yoruma; fıkha değil fikre
dayandığını görünce heyet üyelerini kitaba, sünnete ve ulemanın hüküm-
lerine davet etti. Üyelerin maddi menfaatlerinden dolayı fikri fetva-
51 Taha, 12.