80
            
            
              80. Birisi vahdet-i vücudu (varlık birliği) ve vücud-ı mutlakı inkar cihe-
            
            
              tiyle alimden soruyor. Alim cevaben şöyle der:
            
            
              
                “İmkansız olan vahdet ül-
              
            
            
              
                mevcuttur (tüm varlıkları hakikat olarak bir saymaktır). Vahdetü’l-vücut
              
            
            
              
                değildir.”
              
            
            
              Zira vücut (varlık) ademin (yokluğun) zıddıdır. Anlam itibari ile
            
            
              onda nicelik yoktur. Ancak nicelik mevcudatta olur. Mevcudatın birliğine
            
            
              hiç kimse kail değildir. Meğer zor yorumlarla.
            
            
              Vücud-ı mutlak ancak Yüce Allah’a mahsustur. Çünkü Yüce Allah’ın
            
            
              (c.c.) dışındaki olan varlıkların varlığı ya hem başlangıç ve hem sonuç
            
            
              itibariyle yokluğa mukayyettir; varlığımız gibi. Veyahut sonuç itibariyle
            
            
              değil, başlangıç itibariyle yokluğa mukayyettir. Cennet, ateş, ruhlar, kuy-
            
            
              ruk sokumu gibi ki alimlerin çoğu bu görüştedirler.
            
            
              81. Sen Allah’ı (c.c.) kendiliğinden tarif edemezsin. Ancak kitabında
            
            
              veyahut peygamberlerin dili üzerine kendisine ispatladığı sıfat ve isimlerle
            
            
              Allah’ı tanımlayabilirsin. Zira kör ancak biçimlerden ve renklerden kendi-
            
            
              sine izah edildiğini tam olmasa dahi tanıyabilir. Evet, küçücük bir zerre bir
            
            
              harabeden, bir balık bir okyanustan, bir karınca bir sahradan ne anlayabilir
            
            
              ki; sen ululuğuyla kainatı kapsayan Allah’ı (c.c.) künhüyle  tanıyabilesin.
            
            
              82. Varlıklar tümüyle; yüksek âlemden olsun, alçak âlemden olsun, ba-
            
            
              sit olsun, mürekkep olsun, cismî olsun mücerret (cisimden çıplak) olsun,
            
            
              baştanbaşa Yüce Allah’ın kudretini konuşurlar. Hâkim iradesine delalet
            
            
              ederler, hüküm ve hikmetini itiraf ederler. Zira onlar varlık ve düzen itiba-
            
            
              riyle yokluk karanlığında idiler. Bugün çok düzenli âlemleri müşahede et-
            
            
              mekteyiz. O zaman onlara Hakîm, Kadîr, Mürîd bir yaratıcının var olması
            
            
              aklen ve naklen gereklidir.
            
            
              Onlar birbirini yaratamazlar; devir veyahut müreccihsiz tercih olmasın
            
            
              diye. O zaman yaratıcı; kudreti, aczi bilmeyen Kadîr Allah’tır. Sanatına
            
            
              hakim, mülküne egemen, ilmiyle her şeyi kapsayan, yardım ve icat etmek-
            
            
              le bağışlayan, iradesiyle ihtiyariyle yapan Yüce Allah’tır. Bunun dışında
            
            
              davada bulunmak akıl ve mantık dışıdır.
            
            
              راثلآا یلا اندعب اورظناف
            
            
              –
            
            
              انيلع لدت انراثآ كلت
            
            
              
                “Onlar maharet ve kudretimize delalet eden eserlerimizdir. Bizden
              
            
            
              
                sonra eserlere bakıp düşünün.”
              
            
            
              24
            
            
              24 Yazar bu beyti Beylerbeyi Sarayında bulunan Şâmî bir masanın kitabesinden almıştır.
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA