293
            
            
              Dediler ki:
            
            
              
                “Hanımlarınız ancak kap kacaklarınızın yıkaması ile uğ-
              
            
            
              
                raşabilsinler.”
              
            
            
              Yani baylara ibadet için bir zaman ayırmak ve ayarlamak gerekli olduğu
            
            
              gibi bayanlara da öyle bir zaman gereklidir. Çünkü onlara da ahiret yolcu-
            
            
              luğu için ibadet ve takvadan azık almak gerekir.
            
            
              Evet, şeriatta efendi, hanımını özel hizmetinde çalıştırabilir. Dinine, iba-
            
            
              detine, sağlığına, maddi ve manevi çıkarlarına zarar gelmemek şartı ile.
            
            
              93- Derlerdi ki: Şeriat denizdir. Tarikat gemidir. Hakikat incidir. Tari-
            
            
              katın gemisi ile denize açılırsan inciyi toplayabilirsin. Yoksa kenarlarda
            
            
              yüzmekle inciye kavuşmak muhal derecesinde zordur.
            
            
              94- Derlerdi ki: Şeriat köktür, tarikat daldır, hakikat meyvadır. Marifet
            
            
              tattır, lezzettir. Şeriat kökü tarikat dalına güç, su verir. Tarikat dalı da ha-
            
            
              kikat meyvasını verir. Hakikat meyvası da marifet lezzetini verir. Hiç bir
            
            
              lezzet Yüce Allah’ın marifetine denk olamaz. Öyle ki; marifet makamına
            
            
              eren ve o zevki alan insanın, her şey marifettir, demesi garip sayılmaz.
            
            
              95- Derlerdi ki: Seyda (Şeyh Abdurrahman ut-Tahi k.s.) seyyid soyuna
            
            
              mensup bir hanımla evlenmeyi arzulardı. Ta ki bu evlilik ile Peygamber
            
            
              efendimiz ile (a.s) maddi yakınlığı olsun.
            
            
              96- 1959 civarında Telmaruf’un ilk bahçesinde havuzun yanında metin-
            
            
              leri okuyorum. Yaklaşık olarak yaşım 17 civarındadır. İçim dolu huzurdur.
            
            
              Her ağacın her yaprağı birer dildir. Yüce Allahın zikri ile meşguldür. Her
            
            
              kuş her dalda birer aşıktır; bahçede sübhani cemali görmüş Yüce Allah’ın
            
            
              senasıyla öterek raks eder halde sanıyorum. Hangi yöne dönsem Rahmani
            
            
              meltemi ve Rabbani nefesi hissediyorum.
            
            
              Ani olarak Şeyh (k.s.) geldi. Görülmesi ile feyzlerin dalgaları iç aleme
            
            
              sevinç salarak tüm dünyayı güler gül, her şeyi öter bülbül olarak görüyo-
            
            
              rum.
            
            
              Şiir
            
            
              
                Ne güzeldi geçen günler. A ya daha dönerler mi?
              
            
            
              
                Ne meltemdi esen yeller. A ya daha eserler mi?
              
            
            
              
                Bütün haldi, bütün baldı. A ya daha gelirler mi?
              
            
            
              
                O nûrânî yüze gözler daha bir gün bakarlar mı?
              
            
            
              ŞEYH M. İZZEDDİN El-HAZNEVİ’NİN (K.S.) SÖZLERİ