Page 288 - Sugra

Basic HTML Version

287
mum gibi hayat sürdürmüşler, etrafa ışık vermişler ama kendileri mum
gibi eriyip yok olmuşlardır.
Olgun müslümana özellikle Tarikat-ı Nakşibendiyeye mensup olana
gerekli şey kendisini ibadet, ihlas, ihsan ve takvada herkesten daha eksik
görmesidir.
Tarikat ehlinin birisinden sorulmuş: Yüce Allah’ın rızasına ulaşmak na-
sıl elde edilir? Buyurur:
Ayağınla nefsin boynuna bas. Sonra bir adım at.
İşte o zaman ulaşmış olacaksın.
Bu seviyeli insan halktan saygı, hürmet,
muhabbet görmese bile üzülmeyecek. Çünkü çabasında hedef Yüce Alla-
hın rızasıdır ve kendisini herkesten daha alçak seviyeli görür.
Bir insan olgunluk, makam ve imtiyazda kendisini başkalarından daha
üstün seviyeli görürse şüphesiz ki o zeval ve sönme derecesine düşer, ben-
lik balçığında debelenir. İçi ve dışı o kadar kirlenir ki herkesin menfuru
olur. İşte bu hastalık çok toplumları dağıtmış çok bireyleri helak etmiş, çok
aileleri yıkmış, çok temelleri sarsmış, çok hakları çiğnetmiş ve imrenilir
hayatları zehir etmiştir.
İhlaslı müride gerekli olan alçak gönüllülüktür, şefkatli olmaktır, ela-
lemin saygısına karşı uyanık davranmaktır, insanların yüzüne gülmelerini
önünde kıyam etmelerini kale almamaktır. Sadece amacı insanlara yararlı
olup, rızayı ilahiyi tahsil etmektir.
56- Diyorlardı ki: Kalp hastalıkları içinde, hasedden daha zararlısı yok-
tur. Ulema kesimini helak eden en büyük afet haseddir.
57- Derdi ki: Sûrî (nesebî) baba nasıl ki ister; evladı kendisinden üstün
olsun. Ruhani baba da ister ki; müridi kendisinden daha ileri olsun. Bilme-
liyiz ki sevgi menfaatin mıknatısıdır.
58- Diyorlardı ki: Mürid demesin; içim safidir, inkar ehli ile beraber
olmam sefama zarar etmez. Zira güneş güneştir. Ama bulut ince olsa bile
ısısına ve ışığına engeldir.
59- Eli üzerine harikulade (keramet) zuhur etseydi dahi, derlerdi ki:
Bu
keramet değildir, ona aklımla firasetimle ermişem.
60- Derlerdi ki: Tavus kuşu gibi ince ve siyah bileklerine bakmalıdır.
Kanatların tüylerin güzelliğine bakmamalıdır. Zira güzelliği göz önüne ge-
ŞEYH M. İZZEDDİN El-HAZNEVİ’NİN (K.S.) SÖZLERİ