273
            
            
              ِ
            
            
              ميح َّ
            
            
              رلا ِ
            
            
              ن ٰ
            
            
              م ْ
            
            
              ح َّ
            
            
              رلا ِ
            
            
              ه ّٰ
            
            
              للا ِ
            
            
              م ْ
            
            
              س ِ
            
            
              ب
            
            
              
                BÜYÜK MÜRŞİD ŞEYH İZZEDDİN
              
            
            
              
                El-HAZNEVİ’NİN (K.S.) BİR DİZİ SÖZLERİ
              
            
            
              1- Tarikat hep adaptır. Tarikat şeriatın hizmetçisidir. Tarikat en mükem-
            
            
              mel bir biçimde şeriatın uygulanmasıdır.
            
            
              2- Tarikat-ı Nakşibendiye tarikatların en metini ve büyüğüdür. Tarikat-ı
            
            
              Nakşibendiye Sahabe-i Kiramın (r.a) en büyüğünden müteselsildir. Hz.
            
            
              Ebu Bekir Sıddık-ı Ekber’den (r.a) alınmadır.
            
            
              3- Tarikat-ı Nakşibendiyede hiç hurafe ve bidat yoktur. Çünkü alimden
            
            
              alime geçmiştir. Alimler ise aldıkları gibi başkalarına ifade ederler. Zira
            
            
              onlar ümmetin eminleridir, güvenilir insanlarıdır.
            
            
              4- Diyordu ki; tarikat ve tarikatın edep ve ezkarından amaç gafleti kalb
            
            
              aleminden söküp atmaktır. Çünkü gaflet ulaşmanın ve buluşmanın yegane
            
            
              engelidir.
            
            
              5- Diyordu ki; din ve dünyanın düzelmesi tarikatın amellerine bağlıdır.
            
            
              Zira, tarikatın iş ve irşadiyle kalb Yüce Allah’ın daimi zikriyle uğraşır. Bu
            
            
              da selahın ve oluşumun en güçlü amilidir. Yüce Allah buyurur:
            
            
              
                “O (Allah) salihlerin işlerini üstlenir. ’’
              
            
            
              
                1
              
            
            
              196
            
            
              
            
            
              َ
            
            
              ني �
            
            
              ح ِ
            
            
              لا َّ
            
            
              صلا ى َّ
            
            
              ل َ
            
            
              وَ
            
            
              ت َ
            
            
              ي َ
            
            
              و ُ
            
            
              ه َ
            
            
              و
            
            
              6- Diyordu ki; Şeriat-ı ğarraya ve sünnet-i seniyyeye aykırı davranmak
            
            
              çok kirli bir balçıkdır. Tevbe ile ondan temizlenmeyen terbiye ile ondan
            
            
              arındırılmayanın yaklaşım makamına ulaşması kabil-i imkan değildir. Ba-
            
            
              takta debelenen su ile sabun ile temiz olmayınca mülûkî meclisine yanaşır
            
            
              mı? İnayet ve lütuf gözüyle bakılır mı?
            
            
              7- Zaman zaman mürşidin suri huzuruna yanaşmak, nazarına mazhar
            
            
              olmak enfas-ı seniyyesini almak gafletin uzaklaştırmasında kuvvetli amil-
            
            
              dir. Bu ulvi huzurdan uzaklaşmak ise feyz ve bereketin, dua ve irşadın
            
            
              ruhani etkilerinden kesilmek demektir. Zira
            
            
              
                “gözden kayıp olan gönülden
              
            
            
              
                de kayıp olur. ”
              
            
            
              denilmiştir. Çölde yaşayan çadırsız olur mu? Yol bilmeyen
            
            
              rehbersiz ulaşır mı?
            
            
              1 Aʻrâf suresi, ayet 196