242
            
            
              İkinci bir köye gittik. Köy kenarında yüzlerce insan en çirkin bir bi-
            
            
              çimde erkek kadın karışık bir biçimde bar tutup düğün neşesini canlandır-
            
            
              mışlar. Şeyh Alaaddin (k.s.) bu nahoş manzarayı görmesiyle beraber rengi
            
            
              bozuldu. Hocalar; “Kurban ses çıkarmayınız, onlar bizi tanımazlar, onlara
            
            
              söz de tesir etmez, bilakis hakaret de yapabilirler” dediler.
            
            
              Şeyh (k.s.) buyurdu: Resulullah’ın  emrini yerine getiririm. Zayıf imana
            
            
              da razı olmayacağım. Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:
            
            
              ، ِ
            
            
              ه ِ
            
            
              ب ْ
            
            
              ل َ
            
            
              ق ِ
            
            
              ب َ
            
            
              ف ْ
            
            
              ع ِ
            
            
              طَ
            
            
              ت ْ
            
            
              س َ
            
            
              ي ْ
            
            
              م َ
            
            
              ل ْ
            
            
              ن ِ
            
            
              إ َ
            
            
              ف  ، ِ
            
            
              ه ِ
            
            
              نا َ
            
            
              س ِ
            
            
              ل ِ
            
            
              ب َ
            
            
              ف ْ
            
            
              ع ِ
            
            
              طَ
            
            
              ت ْ
            
            
              س َ
            
            
              ي ْ
            
            
              م َ
            
            
              ل ْ
            
            
              ن ِ
            
            
              إ َ
            
            
              ف ، ِ
            
            
              ه ِ
            
            
              دي ِ
            
            
              ب ُ
            
            
              ه ْ
            
            
              ر َّ
            
            
              ي َ
            
            
              غ ُ
            
            
              ي ْ
            
            
              لا َ
            
            
              ف ا ً
            
            
              ر َ
            
            
              كْ
            
            
              ن ُ
            
            
              م ْ
            
            
              م ُ
            
            
              كْ
            
            
              ن ِ
            
            
              م ى َ
            
            
              أ َ
            
            
              ر ْ
            
            
              ن َ
            
            
              م«
            
            
              .» ِ
            
            
              نا َ
            
            
              مي ِ
            
            
              لا ُ
            
            
              ف َ
            
            
              ع ْ
            
            
              ض َ
            
            
              أ َ
            
            
              ك ِ
            
            
              ل َ
            
            
              ذ َ
            
            
              و
            
            
              
                “Biriniz çirkin bir işi görürse eliyle, yapamazsa diliyle kaldırsın, onu
              
            
            
              
                da yapamazsa kalbiyle ikrah etsin. Bu da imanın en zayıfıdır.”
              
            
            
              32
            
            
              Şeyh Alaaddin (k.s.) raksa girenlere doğru haşmet ve heybetiyle yürü-
            
            
              yünce, kükremiş aslan sürü içine girer gibi, bir manzara meydana geldi.
            
            
              Hepsi dağıldılar. Hatta evlerine gizlendiler. Biz de şöyle dedik: Sübhanal-
            
            
              lah, Yüce Allah (c.c.) dostuna her kolaylığı verir. Her yardımı yapar ve her
            
            
              imkânı sağlar. Yoksa bu insanların içinde bulunduğu eğlence lezzetinden
            
            
              bu kolaylıkla ayıracak bir güç düşünülemez.
            
            
              Şeyh Alaaddin (k.s.) köy ağasının hayli büyük odasında ulemayla otur-
            
            
              du. Köylü cemaatine onları zorlarcasına manevi bir gözle hitap etti. Onlara
            
            
              şöyle dediler:
            
            
              
                Ey Araplar! İslam dini en büyük bir değerdir. Dünya ve
              
            
            
              
                ahiretin huzur ve mutluluğu ona göre yaşamaya bağlıdır. Çünkü o yüce
              
            
            
              
                dinde mevcut olan üstün ahlaka göre davranan fert ve toplum şerefin
              
            
            
              
                zirvesine çıkmaya hak kazanır. Bu değerin çıkış noktası Arapların en
              
            
            
              
                şereflisi olan Kureyş kabilesidir. Oysa İslam dini size babalarınızın mi-
              
            
            
              
                rasıdır. Siz de, gördüğümüz görüntü gösteriyor ki babanızın mirasına sa-
              
            
            
              
                hip çıkmıyorsunuz. Evladın en kötüsü babasının mirasını, değer ve şeref
              
            
            
              
                noktalarını başkalarına bırakan kimsedir. Türkler, Kürtler, İranlılar bu
              
            
            
              
                değeri sizden alıp yükseldiler. İleri gittiler. Manen ve madden güçlendiler.
              
            
            
              
                Siz ise bu değerli dine sahip çıkmayıp gelenek ve göreneklerinize, örf
              
            
            
              
                ve adetlerinize uyduğunuzdan bu süslü hayatta kıvranıp durmaktasınız.
              
            
            
              
                Dininize dönün, değerlerinize sahip çıkın. Böylelikle izzet ve şeref sizin
              
            
            
              
                olacaktır.
              
            
            
              32 Müslim, hadis no 86
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA