241
            
            
              şalım. Şeyh Mansur; garajda çok benzin var ne kadar lazımsa alınız, dedi.
            
            
              Şeyh (k.s.) ama benzinin ücretini vereceğiz deyince Şeyh Mansur o zaman
            
            
              burada kalacaksınız. Burada parayla benzin olur mu? dedi. Şeyh (k.s.);
            
            
              maşallah hizmet çok olur. Burada kalışımız bizim için sefa tarafıdır. Fakat
            
            
              sen de biliyorsun, büyük Şeyh (Şeyh Ahmet el-Haznevi k.s.) sefere çık-
            
            
              saydı kimseden bir elma dahi kabul etmezdi. O zaman bize yetecek kadar
            
            
              benzini ver, kazaya gidersek garajına bırakacağız. Kamışlı’ya geldik. Şeyh
            
            
              (k.s.) ilk iş olarak şoförü ile birlikte borç aldığı benzini Şeyh Mansur’un
            
            
              garajına gönderdi.
            
            
              Aynı seferde bir köye uğradık. Köy halkı toplandı, gereken vaaz ve na-
            
            
              sihatten sonra tövbe ettiler, tarikata girdiler. Fakat içlerinde hizmet eden-
            
            
              lerden birisi görünümü itibarı ile korkunç, yüzü bozulmuş, nasıl ki işlediği
            
            
              günahlardan dolayı siyah noktalar yüzüne serpilmişti. Tövbe etmedi.
            
            
              Şeyh Alaaddin (k.s.) abdest almak amacıyla dışarı çıktı. Hocalar bu ada-
            
            
              ma şöyle dediler; yaşın ilerlemiş, saçın da ağarmış, tövbe etmek senin için
            
            
              daha gereklidir. Zira ölüm baltası her an insanın başındadır. Ne zaman vu-
            
            
              racağı bilinmez. Hazırlıklı ol! Umulur ki Yüce Allah günahlarını affederek
            
            
              seni lütfuna kavuşturur. Şeyh Alaaddin (k.s.) geldi, adam kendilerine şöyle
            
            
              dedi; On nüfus sahibiyim, geçimimi hırsızlıkla sağlarım. Şengal dağında,
            
            
              Yezidilerin malını çalarım dönüşte fırsat bulduğum zaman arapların malını
            
            
              da çaldıklarıma katarım. Sonra da bunları satıp bu şekilde ailemin yaşamı-
            
            
              nı sürdürürüm. Tövbe eder bu işten vazgeçersem çoluk çocuklarım aç ve
            
            
              muhtaç kalarak helak olurlar.
            
            
              Şeyh Alaaddin (k.s.) yılda sana iki bin lira, seksen teneke buğday, ai-
            
            
              lenin her ferdine iki sefer elbise ve ayakkabı alırım. İdarelerini ben temin
            
            
              ederim, yeter ki sen tevbe edip, Yüce Allah’ın yoluna giresin.
            
            
              Adam keskin bakışla Şeyh Alaaddin’in (k.s.) çehresine baktı. Doğru
            
            
              söylersin, söylediklerinin tümünü ziyadesiyle yapabilirsin ama ben hırsız-
            
            
              lık yapmazsam dayanamam. Çünkü bu haslet benim için vazgeçilmez bir
            
            
              alışkanlık olmuştur, dedi.
            
            
              Ayrıldık. İkinci sefer yine aynı köye uğradık. O hırsız geldi, öyle ki
            
            
              bütün yüzü göz kesilmiş, ağlayarak gözyaşı döküyor. Kendisini Şeyh Ala-
            
            
              addin (k.s.)’nin eli üzerine attı ve nasuh bir tövbe ile şereflendi.
            
            
              ŞEYH  M.  İZZETTİN EL-HAZNEVİ’NİN (K.S.) HAYATI