Page 211 - Sugra

Basic HTML Version

210
ve manevi değerleri korumak için değil ancak maddi hayatın belirli değer-
leri için tasnif edilmiştir.
Sadece beşeri sistemle yaşayanlar dinsiz yaşar. Ebedi mutluluktan, ma-
nevi meltemden nasiplerini alamazlar. İnsani değil, belki şehvet, şer ve her
kemalden uzak hayvani bir yaşamla yaşarlar.
Karıncalar, arılar gibi toplumsal hayatla yaşayanlarda da düzene ve sis-
teme dayalı hayat mevcuttur. Fakat hayvandırlar. Çünkü insani kemalden
yoksun bir kanunla yaşarlar.
Şeyh (k.s.), şer‘î bir meseleden sorulsaydı ki fıkıhta umman gibiydi,
yine de cevap vermezdi. Ancak alimlere müracaat ederdi. Kendilerine
kitaplara bakın, mesele nasıldır? derdi. Âlimler aynı meseleyi kitapların
ibaresinde bulsalardı kendilerine gösterirler idi. Kitabı onlar alıp inceledik-
ten sonra fetvaya âlimlerle birlikte hüküm verirdi. Bu durumda sevinirdi,
âlimlere dua ederdi.
Aynı meseleyi bulmasalar tekrar müracaat etme emri verirdi, derdi ki;
İslam fıkhında her meseleye ait âlimlerin görüşü ve içtihadı vardır. Ancak
araştırmanız tam olmadığından meseleyi bulamamışsınızdır. İşte böylelik-
le alimleri ilme, fazla araştırmaya, selef-i salihin ulemasına bağlı kalmaya
irşad ederdi.
1990’da İstanbul’a geldiler. İnşallah Avrupa’ya gideceğim. Hangi ki-
tapları götüreyim? (irşat seferlerinde bol kitap alıp beraberinde gezdirmek
âdeti idi), diye sordu. Dedim: Avrupa’da bulunan müslümanların çoğu Ha-
nefi mezhebindendir. Damadın iki cildini beraber götürseydiniz… Hemen
Şöyle buyurdu: Hayır, orada Hanefi mezhepli alimler vardır. Hanefi mez-
hebinde onlara müracaat edilir. Ben Şafii mezhebinin dışında konuşmam.
Evet; edep, ilim, olgunluk ve insanlık gereği de budur. Efendimiz (s.a.v.)
şöyle buyurur:
“Allah (c.c.) o insana rahmet eylesin ki haddini bilmiş
yanında durmuş.”
Evet, haddini bilmeyen sersem sayıldığı gibi haddini
bilip ve haddini aşan da çılgındır. Her ikisinin de aklıselim yanında yerleri
ve değerleri yoktur.
Mümin ile kâfirin arasında bulunan en belirgin ayrılma noktası şudur:
Mümin her an kendisini muhtaç hisseder, ne kadar varlıklı olursa o kadar
kendisini sorumlu bilir. Çünkü varlığa göre Yüce Allah’ın hakkı, malın ve
kulun hakkı ağırlaşır. Bu hakların ödeme telaşı elbette ki mümini hayli te-
KÜLLİYAT-I SUĞRA