19
            
            
              değildir. Muhakkak ki her şeyi bilen, düzenleyen, her şeye egemen olan,
            
            
              hâkim olan, Yüce Allah’ın kudretindendir ve kırılmaz iradesindendir.
            
            
              Delilerin akıllılarından birisi güz mevsiminde bir ceviz ağacının altın-
            
            
              dan geçiyor, yanında bir kabak bitkisini görür ki, kocaman meyvesi var.
            
            
              Der ki:
            
            
              
                Ya Rab, her işin hikmete mebnidir fakat ceviz ağacıyla meyvesin-
              
            
            
              
                de, kabak bitkisi ile meyvesinde adaletsizlik belirgindir. Keşke bu büyük
              
            
            
              
                meyve büyük ceviz ağacının üzerinde olsaydı.
              
            
            
              Rüzgârın esmesiyle kafası-
            
            
              na bir ceviz düşer ve hayli incitir. Hemen şöyle der:
            
            
              
                “Doğrudur, işine ka-
              
            
            
              
                rışan kâfir olur. Eğer bu büyük ağacın üzerinde bu büyük kabak olsaydı
              
            
            
              
                bana değdiği gibi beni öldürürdü.”
              
            
            
              Zamanın materyalistleri, Bağdat halifesine giderler; Yüce Allah’ın var-
            
            
              lığına dair delilleri isterler. Halife sadece İmam-ı Azam’a (r.a.) haber verir.
            
            
              
                Filan günde filan konuda münazara meclisi kurulacak, hazırlıklı gelme-
              
            
            
              
                lisin,
              
            
            
              der.
            
            
              İmam aynı günün geç saatlerinde meclise gelir, padişahı kızgınlıkta,
            
            
              materyalistleri de kibirli davranışlarda görür. İmam der ki:
            
            
              
                “İtiraf-ı kusur,
              
            
            
              
                mucib-i aftır. Ben çayın önüne geldim. Daha önce mevcut köprü selden
              
            
            
              
                dolayı yıkılmıştı. İlkbahar suyunu bilirsiniz; bol ve azgındır, geçit verme-
              
            
            
              
                di. Nehir kenarında durdum. Birkaç tane uzun ağaç gelerek nehir üzeri-
              
            
            
              
                ne uzandı. Yukarıdan tahtalar yağarak o ağaçların üzerine dizildi. Sudan
              
            
            
              
                çiviler çıkarak tahtaların üzerine dikildi. Bir çekiç de geldi çivilere vurdu,
              
            
            
              
                onları ağaçlara çaktı. Böylece köprü meydana gelene dek orada bekle-
              
            
            
              
                dim. Bundan geç kaldım.”
              
            
            
              Materyalistler dediler ki:
            
            
              
                “Köprü ustasız ve amelesiz mi meydana gel-
              
            
            
              
                di!”
              
            
            
              İmam;
            
            
              
                “Evet, evet”
              
            
            
              dedi. Materyalistler halifeye dönerek
            
            
              
                “Herhal-
              
            
            
              
                de bizi kâle almıyorsunuz, bizimle alay ediyorsunuz. Böyle önemli bir
              
            
            
              
                konunun münazarası için deliler mi çağırılır! Köprü hiç kendiliğinden
              
            
            
              
                meydana gelir mi?”
              
            
            
              dediler. İmam materyalistlere dönerek
            
            
              
                “Madem böyle
              
            
            
              
                ufacık bir köprü ustasız ve ırgatsız olamaz. Yüksek dağlar, geniş ovalar,
              
            
            
              
                ışıldayan güneş, direksiz gök, bereketli toprak, yaşam sırrını bünyesinde
              
            
            
              
                barındıran bitki, zayıf bir damladan meydana gelen bu olgun insan, na-
              
            
            
              
                sıl iradesiz ve kendiliğinden meydana gelir!”
              
            
            
              Materyalistler, dilleri tutul-
            
            
              muş gibi konuşamaz hale geldiler ve Yüce Allah’ın varlığını itiraf etmek
            
            
              zorunda kaldılar.
            
            
              AKAİD