179
            
            
              büyük hayretlere ve şaşkınlıklara uğradı. O lahuti cemalden gelen muhab-
            
            
              bet ve sevgi dalgalarına cansızlar bile deve gibi raksa girince Hz. Musa
            
            
              nasıl dayanabilir?
            
            
              O tecellilere yaklaşım makamında ancak Rasul-i Ekrem’in bedeni ta-
            
            
              hammül edebilir. Çünkü Yüce Allah (c.c.) sadece O’nu o tecellilere karşı
            
            
              tahammül eder güçte yaratmıştır. Yüce Allah (c.c.) buyurur:
            
            
              
                “Göz kaymadı ve haddini aşmadı.”
              
            
            
              146
            
            
              17
            
            
              
            
            
              ى ٰ
            
            
              غ َ
            
            
              ط ا َ
            
            
              م َ
            
            
              و ُ
            
            
              ر َ
            
            
              ص َ
            
            
              ب ْ
            
            
              لا َ
            
            
              غا َ
            
            
              ز ا َ
            
            
              م
            
            
              Yani, Peygamber (a.s.), Yüce Allah’ın (c.c.) cemaline bakmasından faz-
            
            
              la etkilenmedi. Belki hali sebat, durgunluk, huzur idi. Çünkü yetenekleri o
            
            
              cemalin bakmasını taşır halde yaratılmıştı.
            
            
              350. Gerçekten Sen anılınca büyük bir titreyiş bedenimi sarar. Yağmur-
            
            
              dan ıslanmış serçenin silkelenme halindeki titreyişi gibi.
            
            
              Anılma böyle iken, yaklaşım makamına ulaşma ve görüşme devletine
            
            
              ne denilebilir.
            
            
              351. Ey Mabut! Ululuğuna şayeste olan ibadeti eda edemedik. Ya Ma-
            
            
              ruf! Hakkı ile seni tanıyamadık. Çünkü nida (çağrı) makamı hitap, yakınlık,
            
            
              yönelme ve görüşme makamıdır. Hayret ve bayılmaya etkendir. Bu ikisi de,
            
            
              idrake durgunluğu ve akla şaşkınlığı verir. Güneşe yaklaşılır mı veyahut
            
            
              uzun zaman güneşe bakılır mı? Bir yaratılmış böyle iken yaratan nasıldır.
            
            
              Kaynak itibariyle ışıklar değişir; mesela güneş ışığı, ateş ışığı, elektrik
            
            
              ışığı, ay ışığı, şimşek ışığı…Ama şimşek ışığı gibi ışık var; göz kapar. Ateş
            
            
              ışığı gibi ışık var; can yakar. Güneş ışığı gibi ışık var; hayat verir. Önemli
            
            
              olan kaynağın tanınmasıdır.
            
            
              İlim de manevi bir ışıktır. Ama ilmin kaynağını tanımak esastır. Zira
            
            
              bazı kaynakların ilmi zehirdir, bazı kaynakların ilmi de panzehirdir. Bazı
            
            
              kaynakların ilmi huzur ve hayat verir, bazı kaynakların ilmi huzursuzluk
            
            
              ve ölüm getirir.
            
            
              
                ABDİYET VE UBUDİYET
              
            
            
              352. Rabbin beğendiğini yapmak abdiyettir. Rabbin yaptığını beğenip
            
            
              rıza göstermek ubudiyettir. İki makam ve anlam arasında geniş alanlı bir
            
            
              ayrılık vardır. Zira birincisinde işini düşünüp, Yüce Allah’ın rızasına uy-
            
            
              146 Necm suresi, ayet 17
            
            
              MEVAHİB