148
            
            
              Hem de işaret ediyor ki doğruluk üzerine devam etmek ancak doğrula-
            
            
              rın beraberliğiyle kazanılır. Zira doğruların zümresinden ayrılmak insanı
            
            
              hıyanete, ayrılığa ve şaşkınlığa kolayca götürür. Zira eğri büğrü ve şerli-
            
            
              lerle beraber olmaktan şer kıvılcımları insanın kalbine sıçrar, kalbi yakar,
            
            
              öldürür, fakat farkına varılmadan. Nasıl ki iyilerin sohbetlerinden feyzin
            
            
              katreleri, bereketin meltemleri kalbe kavuşunca kalbi ihya eder, içindeki
            
            
              faziletleri, zikri, fikri ve yüksek amaçlara meyli meydana getirir; fakat şu-
            
            
              uruna varılmadan. Dolayısıyla denilmiştir:
            
            
              
                Kâmillerle kemal kemaldedir,
              
            
            
              
                cahillerle kemal zevaldedir.
              
            
            
              ني �
            
            
              ق ِ
            
            
              دا َّ
            
            
              صلا َ
            
            
              ع َ
            
            
              م
            
            
              yerine,
            
            
              او ُ
            
            
              ق َ
            
            
              د َ
            
            
              ص َ
            
            
              نيذ َّ
            
            
              لا َ
            
            
              ع َ
            
            
              م
            
            
              denilmemiş, şu işaret için: Din ve dü -
            
            
              yanın düzelmesi için çalışanın, huzurlu hayata, ebedi saadete ulaşabilmek
            
            
              için uğraşanın, doğruluk bahçesinde durup, hiç istikametten ayrılmayan
            
            
              kimselerle beraberliği esastır. Zira sohbetleri daha da etkili, yararlı ve yön
            
            
              vericidir. Feyiz ve bereketleri daha da kolay ve kalıcıdır. “Es sadıkîn” ism-i
            
            
              fail olduğundan sebat ve devam onun ayrılmaz özelliğidir.
            
            
              Âlimler derler: Bu beraberlik suri olabilir ki; doğrularla oturup, kalkar-
            
            
              sın, nurlu yüzlerine bakarsın, sözlerini dinleyip, uygularsın, iyiliklerini ve
            
            
              meziyetlerini konuşursun ve gönüllerinde yer edip, sevgilerini kazanmak
            
            
              için makamlarına layık mali ve bedeni hizmetleri kendilerine sunarsın.
            
            
              Manevi de olabilir ki, doğruların gıyabında hallerini, sözlerini, işlerini
            
            
              düşünüp, ona göre kendine çeki düzen verirsin, ahlakıyla ahlaklanıp, git-
            
            
              tikleri yolu takip edersin, muhabbetlerini kalbinde saklarsın, nur ve nisbet-
            
            
              lerinden nasibini alırsın ve sevgilerinde fani olursun. Nitekim denilmiştir:
            
            
              ي ِ
            
            
              ت َ
            
            
              رو ُ
            
            
              ص َ
            
            
              كي ِ
            
            
              ف ِ
            
            
              لَ
            
            
              ت ْ
            
            
              جَ
            
            
              ت ْ
            
            
              م َ
            
            
              ل ا َ
            
            
              م ِ
            
            
              ن ْ
            
            
              ف َ
            
            
              ت ْ
            
            
              م َ
            
            
              ل َ
            
            
              و * ا ً
            
            
              ي ِ
            
            
              نا َ
            
            
              ف ُ
            
            
              كَ
            
            
              ت َّ
            
            
              ي ِ
            
            
              ف ْ
            
            
              م َ
            
            
              ل ا َ
            
            
              م ي ِ
            
            
              ن َ
            
            
              و ْ
            
            
              هَ
            
            
              ت ْ
            
            
              م َ
            
            
              ل َ
            
            
              ف
            
            
              
                “Bende fani olmayınca, beni sevmezsin. Yüzün görüntümü yansıtma-
              
            
            
              
                yınca, fani olmazsın.”
              
            
            
              111
            
            
              Ayna temiz ve sağlam ise karşısında duranın görüntüsünü yansıtır. Yok-
            
            
              sa kirlidir, sağlam değildir.
            
            
              Tarikat erbabı ekolünde manevi beraberliğe
            
            
              
                “
              
            
            
              rabıta
            
            
              
                ”
              
            
            
              denilir. Hace-i
            
            
              Ahrar (k.s.) Reşehat’ta, büyük Şâfiî Fakîhi, İbnü’l-Hacer-i Heytemi (r.a.),
            
            
              Fetevay-ı Hadisiyyede bu ayeti rabıtanın ispatına delil gösterirler. Çün-
            
            
              kü bu beraberliği sadece suri beraberliğe bağlamak sebepsiz ve delilsiz
            
            
              111 el-Bahru'l-Medîd, III/238  
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA