Page 292 - Vusta

Basic HTML Version

KÜLLİYAT-I VUSTA
291
kimsenin –ne durumda olursa olsun– kalbi zikirden, lisanı şükürden, be-
deni itaatten ayrılamaz.
Zira, nimet gülzarına giren insan, kalbinde huzur ve muhabbetten
başka ne hissedebilir?
Büyükler “İnsanoğlu hayatın iki ucunda –sevinç ve hüzün zaman-
larında– kendisine hâkim olunca, yaşam sahibi çoban da olsa şehzade gibi
değerli ve üstün kalite sahibidir” demişlerdir.
Zira, fazla üzüntü insanı ümitsizliğe götürebilir. Ümitsizlik ise don-
madır, sönmedir; durgunluğun ve tembelliğin yegâne etkenidir. Bu da
akıllı insan için en büyük hüsrandır. Önemli olan ümitsizlik dikenliğine
girmemektir. Girince kurtuluş ve amaca kavuşmak çok zor bir iş hâline
gelir. Hatta imkânsız derecededir. Hiç yüksek uçurumdan düşen sağ kala-
bilir mi?
Kalın buzlar içerisinde donup kalan bir kimsenin bir daha hayata
dönmesi mümkün olabilir mi?
Zira, fazla sevinçten dolayı kibirlilik kayalarına çarpılan bir insan
parçalanmaz mı?
Ey insan! Fazla yükseklik taslama, ilk karlar yüksek tepelere yağar.
İlk olarak ağacın yüksek dallarının yaprakları düşer, sonra incecik
kısımları kara karganın bilekleri gibi çirkin ve nahoş hâle gelir.
Yine bir güz vakti, tabiatı seyretmek için vahalara gittim. Gördüm ki
her ağaç kola benzer dalıyla meyvesini tutup uzatmış. Nasıl ki hâl diliyle
çağırır ve şöyle der: Ey insan! Senin için değerlerimi hazırlamışım. Buyu-
run, ben nimet sofrasıyım. Gel, topla, yararlan ve yaratana şükret. Çünkü
nimet sahibi gücünü, yaşamını ve yararlandırma yeteneğini o zat-i paktan
alır. Yoksa, incecik kara dal; yeşil yaprağı, rengi, kokusu tadı, dokusu ve
biçimi güzel olan elmayı nasıl çıkarıp sana sunabilir?
Bir karpuz çekirdeği, karpuzu dilimleri belirlenen kabuğuyla, kırmızı
rengiyle, tatlı tadıyla nasıl sana sunabilir?
Bazı insanlar, dış görünüme aldanarak içe inemezler. Olabilir ki ha-
zine harabededir. Harabenin dış görünümünün perişanlığına aldanarak