Page 185 - Vusta

Basic HTML Version

184
HÜSNÜ GEÇER
Âlimler derler: “Ayetlerin arasında uyumluluğu meydana getirmek
için ve çelişkiyi aralarından kaldırmak için bu ayetin kâfirlere mahsus ol-
duğu kaçınılmazdır.”
Yüce Allah mealen buyurur: “Ancak Yüce Allah’ın razı olduğu kim-
seye şefaat ederler.”
109
“Şefaat sadece Yüce Allah’ın izin verdiği kimseye yarar sağlar.”
110
“O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden
başkasının şefaati fayda vermez.”
111
Bu meallerin eda, üslup ve akışlarından belirgin bir biçimde an-
laşılıyor ki, Yüce Allah’ın izni ve rızası olduktan sonra şefaat yapılıp ya-
rar da sağlayabilir.
Peygamber (s.a.v.), bazı hadislerinde şöyle buyurur:
“Şefaat makamı ve yetkisi bana verilmiştir.”
“Peygamber olmamakla iki aşiretin (Rebia ve Mudar) sayısı kadar bir
adamın şefaatiyle yemin olsun ki, cennete girerler.”
Hemen adamın biri dedi: “Ya Resulallah, Rebia ve Mudar sayısı ne
kadar?”
O (s.a.v.) da: “Söylediğimi söylerim” buyurdu.
Yine buyurur: “Şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlaradır.”
“Her Peygamber, Allah’tan özel bir istekte bulunmuştur. Her pey-
gambere kabul olunan bir yalvarışı vardır. Gerçekten ben, ümmetime şe-
faat etmek için yalvaracağım.”
Sabah oldu, karanlık dağıldı, şefaatin sübutu güçlü delillerle netleşti.
Bundan sonra inkâra gitmek, basiretin körlüğünden ileri gelir.
Sakın ha, şefaatin inkârına kail olma, batağa düşeceksin. Kurtula-
mazsın, kurtulsan bile temizliği kabul etmeyen kirle kirleneceksin, –kabul
etse de– yorulacaksın. Yorulmazsan bile pişmanlığa uğrayacaksın.
109 Enbiya, 21-28.
110 Sebe, 24.
111 Taha, 108.