Page 163 - Vusta

Basic HTML Version

162
HÜSNÜ GEÇER
Birinizin lokması yere düşünce hemen alsın, temizlesin ve yesin. Onu
şeytana bırakmasın.
Yemekten ayrılınca parmaklarını yalasın. Çünkü o bilmiyor ki hangi
yemekte bereket (Allah’ın hayrı) vardır.”
Düşün! Peygamberimiz parmaklara yapışan yemeği ve yere düşen
lokmayı bile heder olmasın diye yalamayı ve temizledikten sonra yemeği
emrederken, bir günde tonlarca ekmek ve yemeğin çöpe gitmesine ne der-
sin? Bu iş; israf, azgınlık, nimeti hor görmek, mevcut insanlara ve gelecek
nesillere kötü örnek olmak, insanları israf ve savurganlığa sürüklemek
değil mi?
Bunu yapan sadece kendisine değil, çevresine bile zarar ve ziyanda
baş belasıdır.
Bir gün, Beşiktaş’ın geniş bir sokağından geçiyordum. Çöp bidon-
larının ekmekle dolu olduğunu gördüm, çok taaccüp ettim. Bu medeni
semtin insanlarından, bu israf nasıl beklenebilir ki? İstanbul’un bazı yer-
lerinde öyle fakir işçilere rastlanır ki, toplu hâlde yağmur altında beklerler
ki, biri alıp onları işe götürsün. Hatta bazıları iş bulamayınca cebinde kuru
ekmek parası da bulunmaz.
Şeker kardeşim! Bunun sebebi, imanın yokluğu veya kıtlığıdır. Zira
iman; kardeşliği, kardeşlik ısınmayı, ısınma kaynaşmayı, kaynaşma da
dayanışma, birleşme ve yardımlaşmayı gerektirir.
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Biriniz kendi nefsine
istediği bir şeyi din kardeşine istemedikçe gerçek iman etmiş sayılmaz.”
Filizim; verimli ol, korunasın. Koru ki, güvenilir hâle gelesin. Yoksa
yaptığını görür, ektiğini biçersin.
İsraf sadece insan içine girmez. Doğanın her türüne de girer ve za-
rarın yegâne amilidir.
Mesela bir bahçeye gittiğini düşün. Bir elma ağacının çok meyveyle
yüklü olduğunu tasavvur et. Görürsün ki, bahçıvan seyrekleştirmeye yel-
tenir ki dallar kırılmasın, meyveler küçülmesin.
Demek ki fazlalık felakete, israf kırılmaya ve cılız kalıp rağbetsizliğe
ve isteksizliğe sürükler.