Page 117 - Vusta

Basic HTML Version

116
HÜSNÜ GEÇER
cesur, acı musibetlerde sabırlı, dininde katı, imanında kuvvetli, derin dü-
şünceli, ağırbaşlı, akıllı, mücahit ve nimeti takdir eden bir zat idi.
Bir gün Nurşin’e ziyaretine gittim. Evler yaylaya çıkmıştı. O, geride
kalan tekkenin bazı eşyalarını göndermek için kalmıştı. Acıkmıştım, bek-
liyordum, bana ne yemek getirecek diye... Baktım ki, bazı kırık ve kuru-
muş ekmeklerden getirdi, bir kaba koydu üzerine yoğurt ve ayran döktü.
Yumuşadıktan sonra karıştırdı. ‘Evler yayladadır, ancak unu hazırladım’
buyurdu. Yedik, ama şimdiye kadar o yemeğin maddi ve manevi lezze-
tinde hiçbir yemek yememiştim.”
Evet, Allah dostlarının sohbeti, ruha neşe verdiği gibi yemekleri de
cisme şifa ve tat bağışlar. Akla görüş ve keskinlik kazandırır, kalbe nur ve
feyz akıtır. Resulullah ‘Cömerdin yemeği şifadır.’ buyurmuşlardır.
Molla Necmeddin anlatıyordu: ‘Büyük Şeyh’in (Şeyh Ahmedü’l-
Haznevî) 1940’larda davarları ilkbahar mevsiminde Rada’ya (Irak
yakınlarında bulunan Şengal dağına yakın, Suriye hududuna düşen ıssız
bir çöldür) giderdi. Çünkü oralarda hem otlar boldu, hem de oraya ilkba-
har erken gelirdi. Şeyh İzzettin o zaman genç yaşlardaydı. Refakatinde
ben de davar sürüsüyle Rada’ya gittim.
Bir gün bana dedi ki: ‘Necmeddin! Büyük şeyhi çok özledik, ziyare-
tine gidelim. Yola çıktık. Hayli geniş bir gölün kenarına geldik. Dediler
ki; büyüklerin yanına gidildiği zaman hediye götürmek edeptendir. Keşke
bu gölde eti yenen kuş olsaydı.
Gölün diğer tarafında iki bet (bet; etli ve eti çok lezzetli olan bir kuş
türüdür.) vardı. Hemen atından indi. Atın daldasına girerek kuşları ürküt-
memek için atla beraber yürüdü. Kuşları atış mesafesine aldıktan sonra
tetiği çekti. Ve dedi ki ‘Birisini vurdum.’ İki kuş da havalandı fakat birisi
yavaş yavaş alçalmaya başladı. Şeyh hazretleri, rüzgâr hızıyla kuşun dü-
şüş noktasına koştu, kuşu aldı, kesti. Hayvana yükledik. Hazneye geldik.
Kuş harem tarafına verildi.
Akşama yakın bana dediler ki; ‘Büyük şeyh seni çağırıyor.’ Gittim.
Elinde bir kap, içinde bulgur pilavı, üzerinde getirdiğimiz kuşun bol etin-
den bulunuyordu. Mübarek elini üzerinde gezdirdi ve dedi ki: ‘Sen çok
yoruldun bunu ye.’ Hayatımda yediğim en güzel yemek oydu.