75
            
            
              mına yakışır davranışını görünce onu kabul eder. Hitabın ve görüşmenin
            
            
              cennetine götürür. İşte o zaman o makamda bulunan insan her türlü lütuf-
            
            
              lara mazhar olur. Mutluluğun zirvesine ve insanın tekrim sıfatına yakışır
            
            
              derecelere yükselir.
            
            
              63. Yüce Allah’ın (c.c.) rızasına kavuşmaktan gaye, ebedi mutluluğa
            
            
              ve daimi nimete ulaşmaktır. Yani berzah ve ahiret âlemlerinde bazen Yüce
            
            
              Allah rızasının semeresi dünyada da salih insana bağışlanabilir. Mesela
            
            
              kulun huzurda, kanaatte, istikrarda oluşu, kadere rıza göstermesi, iyilerle
            
            
              sohbet etme nimetine varması, zikirlere devam etmesi, zaman dilimlerinin
            
            
              kıymetlendirilmesi dünya ve ahiret hayatını düzenleyen aklın verilmesi,
            
            
              haramdan ikrah edip sakınması, helali sevip peşinde koşması, ilim irfanla
            
            
              mücehhez olmak için çaba göstermesi ve bu semereleri ele geçirmek için
            
            
              kendisine imkanın verilmesi; bunların tümü Yüce Allah’ın rıza ağacının
            
            
              payidar meyveleridir.
            
            
              64. Nur hararetten, hararet hareketten hareket  muhabbetten doğar. Mu-
            
            
              habbet ise yaklaşımın ve görünümün yegane belirtisidir. Yaklaşım ise ima-
            
            
              nın odak notasıdır. İman ise saadetin altın zinciridir. Her iki cihanda güven
            
            
              ve huzurun yegane faktörüdür. Onun için
            
            
              
                “Yüksek amaçlara ulaşmak an-
              
            
            
              
                cak muhabbet ayağıyla ve imandan doğan güven ve huzur ortamı ile ele
              
            
            
              
                geçebilir.”
              
            
            
              denilmiştir.
            
            
              65. Mekkar (tilki) zayıf azı dişleriyle ve az kuvvetiyle tarikat zincirini
            
            
              nasıl koparabilir. Halbuki büyük evliya o kuvvetli altınsal zincirin halkala-
            
            
              rıdır. Münkir ne kadar güçlü olursa olsun, inkarı ne kadar aşırı olursa olsun
            
            
              tarikat zincirinde az da olsa zedeleme meydana getiremez. Fakat münkirin
            
            
              inkârı caminin kubbesine atılmış taş gibidir. Kubbeye bir şey olmaz. Fakat
            
            
              taş dönüp kafasını kırabilir. Göz ne kadar kuvvetli olursa olsun, güneşin
            
            
              ışığına bakma gücünde değildir. Bakarsa kendisinde körlük meydana gelir.
            
            
              Münkirin kabiliyeti ne kadar üstün olursa olsun amacına kavuşmak için
            
            
              gücünü sonuna kadar kullanamaz. Çünkü mana âleminden Rabbanî bir
            
            
              yumruk göğsüne değer, her iki cihanın hüsranına uğramış hale gelir. Mey-
            
            
              danda nice Ebu Cehiller, Firavunlar, Nemrutlar vardır.
            
            
              66. Düşman ne imkana sahip olursa olsun en güçsüz bir veliye bile ta-
            
            
              hakküm edemez. Zira velilik makamına kavuşan insan Yüce Allah’ın ko-
            
            
              ruma çadırındadır. Gayret gözüyle muhafaza edilmektedir.
            
            
              MEVAHİB