72
            
            
              kenlerdendir. Bu üç haslet ile muttasıf olmayan kimse sûfî sayılamaz.
            
            
              53. Tarikatın şartları muhabbet, teslim ve ihlâstır. İhlâs ise kendisine
            
            
              mensup olduğun kimsenin hakkında temiz bir niyetin taşınmasıdır ve kal-
            
            
              bin aynasını şeffaf yüzüyle mürşit tarafına vermektir. Tâ ki içindeki nurlar
            
            
              yansısınlar. Sırlar ve hakikatler içinde apaçık zuhur etsinler.
            
            
              54. Ehliyle sohbet etmeksizin tarikatın inkârı cehalettir. Sohbetten sonra
            
            
              tarikatın inkârı ahmaklıktır, inattır veyahut hasettir. Çünkü tarikat şeriata
            
            
              hâdim olduğu gibi ehline eğitim ve terbiyedir.
            
            
              55. Fıkhı bilip de tasavvuftan (nefsin terbiyesinden ve şeriatın uygula-
            
            
              masından) nasibini almayan kimsenin fasık olması inkar edilmez bir ha-
            
            
              kikattir. Çünkü böyle bir kimse bildiğiyle amel etmemiştir. Tasavvuftan
            
            
              maksûd olan, hayatının devreleri üzerine şeriatı uygulamaktan uzak kal-
            
            
              mıştır. Tasavvufla uğraşıp, fıkıhtan nasibini almayan kimse zındıkaya (ate-
            
            
              istliğe) sürüklenir. Çünkü böyle bir insan cahildir; heva ve arzusuna göre
            
            
              amel eder. Yüce Allah’ın (c.c.) kanununa uygun yürüyemez. Zira cahil ka-
            
            
              ranlıktadır. Nur olmayınca dosdoğru yolda gitmek imkansızlığa yanaşır bir
            
            
              iddiadır. Ayet:
            
            
              32
            
            
              
            
            
              ُ
            
            
              مي �
            
            
              ك َ
            
            
              ح ْ
            
            
              لا ُ
            
            
              مي �
            
            
              ل َ
            
            
              ع ْ
            
            
              لا َ
            
            
              تْ
            
            
              ن َ
            
            
              ا َ
            
            
              كَّ
            
            
              ن ِ
            
            
              ا
            
            
              
                ط
              
            
            
              اَ
            
            
              ن َ
            
            
              ت ْ
            
            
              م َّ
            
            
              ل َ
            
            
              ع ا َ
            
            
              م َّ
            
            
              ل ِ
            
            
              ا ا � َ
            
            
              نـ َ
            
            
              ل َ
            
            
              م ْ
            
            
              ل ِ
            
            
              ع َ
            
            
              ل َ
            
            
              كَ
            
            
              نا َ
            
            
              ح ْ
            
            
              ب ُ
            
            
              س او ُ
            
            
              لا َ
            
            
              ق
            
            
              
                “(Allah’ım) seni tenzih ederim. Öğrettiğinden başka bizim hiç bil-
              
            
            
              
                gimiz yoktur. Doğrusu ancak Sen pek bilen ve her şeyi yerli yerine
              
            
            
              
                yerleştirensin, dediler.”
              
            
            
              17
            
            
              56. Tasavvufun semeresi tövbe edip kötü alışkanlıklardan dönüş yap-
            
            
              maktır. Günahın zararını, nefsin düşmanlığını, vaktin kıymetinin bilmesi-
            
            
              ni, Sâdât-ı Kiram’dan (k.s.) feyiz ve bereketleri alma yolunu tanımak için
            
            
              Yüce Allah’a yalvarmaktır. Tasavvufun semeresi ölümü düşünüp haram
            
            
              balçığından çıkıp helal gülzârına  gelmektir. Varis olan velayet makamına
            
            
              kavuşmuş mürşit ile sohbet etmektir. Halık ile halkın haklarını gözeterek
            
            
              her zaman ve her zeminde tam edep ve terbiye ile tam olgunluk ve uygun-
            
            
              luk ile yaşamaktır.
            
            
              57. Tasavvufun gayesi; zikrin devamı, için uyanışı, kalpte Yüce Allah
            
            
              murakabesinin oluşu, yalnızlıkta ve toplumda kamil huzur ve her şeyden
            
            
              17 Bakara suresi, ayet  32
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA