Page 279 - Sugra

Basic HTML Version

278
28- Diyorlardı ki; tarikatten evrad çekmekten ve adab uygulamaktan
amaç kalbin huzurudur. Zikre ve fikre bağlanmasıdır ve gafletten doğan
tembellikten ve ataletten uzak olmaktır. Yoksa görüyoruz ki adam bir ge-
cede bin rekat namaz kılar. Ama kalbin huzurundan, zikre bağlılığından hiç
de haberi yoktur. Belki de ibadette bile Allah’tan ve anısından büsbütün
gafildir.
Böyle bir insan ilerlediğini yükseldiğini sanar. Halbuki gerilemekte ve
alçalmaktadır. İç aleminden habersiz olan, mana aleminde yükselip, isteni-
len derecelere kavuşur mu? Hayır hayır…
29- Diyorlardı ki: Tarikat erbabına saldırılar çoğalmıştır. Saldıranların
hakları da vardır Çünkü bazı tarikat sahipleri şeriat-ı garraya, sünnet-i se-
niyyeye, tam olarak maneviyata bağlı olmadığından tarikatlara ve erbabına
yüz karası bir çıban olmuşlardır. Velakin saldıran saldırısında basiretli ol-
malı. Herkesi bir ipe takmamalıdır. Yakut ayrı bir incidir; yeşil boncuklarla
piyasaya sürülmemeli. Sürülürse, zarara uğrayan süren olacaktır.
30- Diyordu ki, iyilerden, gönül erbabından ayrılmayın. Çünkü onlar
daimi olarak zikirle beraber olduklarından bereket ve lütufla yaşarlar. On-
larla beraber olan elbette ki o manevi hazza, o berekete kavuşur.
Teveccühte bile, uyanık kalbe sahib olanların yanında oturmayı tavsi-
ye ederdi. Mehabbet ve huzur sahiplerine başka bir iltifatı vardı. Bir gün
odasında Şeyh Abdurrahman et-Tahi’nin el yazısıyla yazılmış mektubatını
bana verdi ve buyurdu:
Bu mektubatı, bana bir deftere nakil edin
.
Dedim: Kurban! Bir yardımcım da olsaydı, daha tez ve daha kolay olur-
du. Dediler: Ehl-i mehabbetten istediğin hocayı yanında alabilirsin. Çünkü
ehl-i mehabbetin kalblerinde olan sevgi yazılarına da yansır.
31- Diyorlardı ki: Haramın yanında Allah’tan korkup geri çekilmek ve
helalle uğraşı da, kalbin oluşmasına, şuurlu oluşuna delalettir.
32- Diyorlardı ki: Sadat-ı Kiram bazı insanları yanına alıp, bekletirler.
Hedef kalblerinde olan siyah noktaları bertaraf edip içlerini faziletle süs-
lemektir.
33- Diyorlardı ki: Sohbet gibi kimya yoktur. Sohbet ile bulanık sade,
çiğ olgun, çirkin güzel, rezilet fazilet, tembel çalışkan, ve gafil huzurlu
KÜLLİYAT-I SUĞRA