226
            
            
              
                “Allah’a ve kıyamet gününe inanan, komşusuna ikram etsin.”
              
            
            
              14
            
            
              Böy-
            
            
              lelikle ayet ve hadislere ve onların manasına gösterge oldu.
            
            
              Şam’ın muttaki âlimlerinden Şeyh Bessam şöyle anlatırdı: Hama ola-
            
            
              yından sonra camilerde ezan okunmaz oldu. Üç kişi beraber gezemiyordu.
            
            
              Herkes ne olur?, ne olacak? diye korku içinde idi. Duyduk ki Şeyh (k.s.)
            
            
              cemaatiyle Şam’a gelmiş irşat ediyor. Etrafında kalabalık bir topluluk var-
            
            
              dır. Camilerde ders veriyor. Ezan okutuyor, namaz kıldırıyor. Şeyh hazret-
            
            
              lerinin çok cesurane ve mütevekkilane bu acayip dini hareketinden dolayı
            
            
              ve dâhiyane irşadından biz de cesaret alarak yavaş yavaş camilerimize gi-
            
            
              dip ezan okumaya ve namaz kıldırmaya başladık.
            
            
              Şam’ın Vakıflar Bakanı’ndan duydum; şöyle derdi:
            
            
              
                Çok genç ve dina-
              
            
            
              
                miktim. Bu dini suskunluk ve müslümanlar üzerinde bulunan baskı ve
              
            
            
              
                korku, ne zamana kadar sürecek, hep karanlıkta mı kalacağız, bir güneş
              
            
            
              
                doğmaz mı? Sürekli korku içinde mi duracağız, bir güven ortamına ka-
              
            
            
              
                vuşacak mıyız?
              
            
            
              diye düşünüyordum.
            
            
              Şam’a, Şeyhin (k.s.) gelişini duydum. Uzaktan takip ettim. Gördüm ki,
            
            
              nurlu bir zat büyük topluluk içinde İslam’ın faziletlerini, Kuran’ın hakikat-
            
            
              lerini açıklayarak gönülleri fetheder, insanları irşat eder.
            
            
              Babama şöyle dedim; Şeyh İzzettin el-Haznevi gelmiş. Bu bulanık gün-
            
            
              lerde irşat ediyor, izin verirsen ben de cemaatine katılacağım. Oğlum katıl,
            
            
              biat et. O büyük bir velidir. Görmüyor musunuz, biz korkumuzdan evleri-
            
            
              mizden çıkamıyoruz. O ise büyük cemaatiyle onları peşine takarak insan-
            
            
              ları irşat ediyor. Bu Yüce Allah’ın kendisine verdiği büyük bir keramettir
            
            
              ve üstün bir başarıdır. Yoksa şaşkınlıkta irşat, korku zamanında cemaat
            
            
              edinmek her erin karı değildir.
            
            
              Şeyh (k.s.) irşada çıksaydı, Allah’ın emirlerini bildirmelerinde hiçbir
            
            
              zaman gizlilik, yalnızlık ve çekinme olmazdı. Kendisini beğenmiş bir peh-
            
            
              livan gibi apaşikar meydana çıkardı. Yüksek sesle, kendisini saran binler-
            
            
              ce fertleri Allah’ın dinine, doğruluğa, kardeşliğe, ibadete ve üstün ahlaka
            
            
              davet ederdi.
            
            
              İrşat esnasında, beraberinde yüzlerce âlim ve binlerce gönül ehli olurdu.
            
            
              Öyle ki; en geniş cami bile müştemilatıyla cemaatine ve dersini dinleme-
            
            
              ye gelenlere dar geliyordu. En katı gönül sahibi, hikmetamiz konuşmasını
            
            
              14 Buhârî, hadis no 6019
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA