206
            
            
              Va‘zı da şu idi: Fahr-i Âlem şöyle buyurmuş:
            
            
              
                Ben bir canlıyım. Her
              
            
            
              
                canlı gibi ölüme mahkumum. Size iki vaiz bırakırım. Birisi susan va-
              
            
            
              
                izdir. Diğeri konuşan vaizdir. Konuşan vaiz Kuran-ı Kerimdir. Susan
              
            
            
              
                vaiz ölümdür.
              
            
            
              Ölümden ibret aldığınız müddetçe ve Kuran ahlakıyla ahkamını takib
            
            
              ettiğiniz sürece saadete, huzura, güç ve güvene gideceksiniz; size bir sıkın-
            
            
              tı olmaz, diyerek gözlerini fani hayattan yumar.
            
            
              Evet, Allah dostlarının, gönül erbabının hayatları gibi ölümleri de yarar-
            
            
              dır, derstir ve ibrettir.
            
            
              
                KİTAP VE SÜNNETE BAĞLILIĞI
              
            
            
              Şeyh (k.s.) bütün iş, gidiş ve davranışlarında şeriat-ı ğarrayı ölçü alırdı.
            
            
              Ahlakında, çok kızgınlığında ve sevincinde dahi kitap ve sünnetten ayrıl-
            
            
              mazdı. İslam ulemasının görüşlerine, ehli sünnet vel cemaat inancına ters
            
            
              düşen her şeyi ret ederdi. Dininde zerre kadar taviz vermezdi. Can, mal,
            
            
              evlat pahasına olsa bile.
            
            
              1950’lerde yüksek şer‘î fetva üyeliğine seçildi. Heyetin verdiği fetva-
            
            
              ların genellikle nakle değil akla, rivayete göre değil yoruma, fıkha değil
            
            
              fikre dayandırıldığını görünce heyet üyelerini kitaba, sünnete, ulemanın
            
            
              hükümlerine davet etti. Maaş ve maddeleri için fikri fetvalarından vazgeç-
            
            
              meyeceklerini görünce kısa sürede heyet üyeliğinden istifa ettiler. Dinini
            
            
              korumak için dünyasına zarar vererek ayrıldı.
            
            
              Meşhur Begâre aşiret reisi, yüksek tahsilini yapan bir heyetle Tel
            
            
              maruf’a geldi. Şeyh (k.s.) kendilerine gereken hizmeti ve iltifatı göster-
            
            
              dikten sonra ne işle meşgul olduklarını sorunca, ben
            
            
              
                arîfularabım
              
            
            
              . Arap
            
            
              aşiretlerinin miras taksimatlarını yaparım. Aralarında bulunan müşkül
            
            
              meseleleri çözerim. Hukuktaki hükümleri ben bildiririm, dedi. Şeyh (k.s.)
            
            
              kendisine kitaptan, sünnetten, haberin var mı? Fıkıh ilmini okumuş mu-
            
            
              sun? dedi. Adam hayır, diye cevap verdi. Şeyh (k.s.), müracaat edeceğin
            
            
              âlimin var mı? Dedi. Yine hayır cevabını alınca, o zaman bir daha bu işleri
            
            
              yapma. Çünkü cahilsin, bilmeden hata eder, Ali’nin hakkını Veli’ye verir
            
            
              günaha girersin, dedi. Aşiret reisi hayır,
            
            
              
                ben bu işleri çok güzel bilirim 25
              
            
            
              
                aşiret bana bağlıdır, büyük tecrübe sahibiyim, artık bu tür vazifelerde
              
            
            
              
                maharet zirvesindeyim ve her şeyi bilirim,
              
            
            
              dedi.
            
            
              KÜLLİYAT-I SUĞRA