175
            
            
              Nefse mahkûm olana, arzusuna uyana, hiddet ve şiddeti gerçekleştir-
            
            
              mek için intikam peşinde koşana ve her şeyden vazgeçip, şehvetin harare-
            
            
              tini söndürmek için helal, haram demeden didinene hiç de hürriyet yoktur.
            
            
              338. Hürriyetin bütün çeşitleri (insani ve İslami olunca) güzeldir. Dü-
            
            
              şünce hürriyeti, konuşma hürriyeti, sözlük hürriyeti, yazma hürriyeti, vatan
            
            
              hürriyeti, ulus hürriyeti, yaşam hürriyeti, çalışma hürriyeti… ama, doğ-
            
            
              ru görüşlerin ve dürbin akılların erbabının indinde ancak Allah’ın emrine
            
            
              bağlı ve rızasına uygun olan hürriyet makbuldür. Onun dışında her hürriyet
            
            
              suçtur, zulümdür, zulmettir, sapıklıktır. Din ve dünyanın yüz karasıdır.
            
            
              339. Peygamberler (a.s.) insanları kulların sömürüsünden, şehvetlerin
            
            
              volkanlarından, ma‘siyetin  bataklarından ve bozuk inançların vebasından
            
            
              kurtarmak için gönderilmişler. Ta ki insan camiasını şanına şayeste, şere-
            
            
              fine uygun ve her iki cihanın saadetini kazandıran sağlam imana ve salih
            
            
              amele götürsünler.
            
            
              340. İnsana layık olan teemmül ve düşüncede hür olmasıdır. Çünkü akıl;
            
            
              tedbiriyle bedene, düşüncesiyle içe, aydınlatmasıyla hayat devrelerine, ir-
            
            
              şadıyla ferde ve topluma, kumandasıyla ilim, irfana hâkim olunca saadet
            
            
              ve huzur meydana gelir. Bütün yönler parlar, her şey insana güler gül ha-
            
            
              line gelir. Çünkü insanın özü, sözü ve içi akla ve düşünceye dayalı olunca
            
            
              hayat, sade saadet kesilir. Her tarafa güven ve itibar hâkim olur.
            
            
              Aklın aracılığı olmaksızın nefsin özgürlüğü pişmanlıktır, karanlıktır,
            
            
              meşakkat ve hüsrandır. Zira nefis, helal ve çalışmadan ziyade haram ve
            
            
              tenbelliğe meyleder. Tıpkı köpek gibi, kirli bir lokmayı –ani olursa- gele-
            
            
              cek temiz yiyecekten tercih eder.
            
            
              Nefis, Yüce Allah’ın (c.c.) yanındaki lütuflardan daha ziyade kulların
            
            
              yanındaki olan basit ve kıymetsiz olan şeylere meyilli olur. Nefis, Yüce
            
            
              Allah’ın (c.c.) nimetleri içerisinde debelenir ve lütuflarıyla kapsanmış ol-
            
            
              makla, hayatı için nimetleri veren Allah’tan ziyade bunları düşünür. Akıl
            
            
              egemen olmayınca hiç kimsenin nefsinin sapıklıktan kurtulması mümkün
            
            
              değildir.
            
            
              Yüce Allah (c.c.) Hz. Yusuf’tan naklederek şöyle buyurur:
            
            
              53
            
            
              
            
            
              ... ِ
            
            
              ء �
            
            
              و ُّ
            
            
              سلا ِ
            
            
              ب ٌ
            
            
              ة َ
            
            
              را َّ
            
            
              مَ
            
            
              َ
            
            
              ل َ
            
            
              سْ
            
            
              فَّ
            
            
              نلا َّ
            
            
              ن ِ
            
            
              ا
            
            
              
                ج
              
            
            
              ى �
            
            
              س ْ
            
            
              ف َ
            
            
              ن ُ
            
            
              ئ ِ
            
            
              ّ
            
            
              رـ َ
            
            
              ب ُ
            
            
              ا �
            
            
              ا َ
            
            
              م َ
            
            
              و
            
            
              MEVAHİB